Beyoğlu'na çoğunuz gitmişsinizdir ve mutlaka favori mekanlarınız oluşmuştur. Peki, yolunuzu hiç Beyoğlu'nun incisi diye bilinen Pera Palace oteline düşürdünüz mü? Düşürmediyseniz mutlaka gezip görmelisiniz. O dönemin Avrupalıları 1800'lü yılların sonlarında 'Orient Express' adlı trenle şarka doğru yaptıkları seyahatler esnasında Pera bölgesinde konaklamayı arzu etmişler ancak bölgede 'Orient Express' yolcularının alışkın oldukları yüksek standartlarda bir otel bulunmamaktaymış. Bunun üzerine Pera'da suyun ve elektriğin yetersiz olduğu o günlerde 'Orient Ekspress'in sahibi olan Wagon Lits şirketi 1895 yılında Pera Palace'ı levanten bir mimara yaptırmaya karar vermiş.Ve Pera Palace oteli hem o dönemde hem de sonrasında Pera'nın en lüks ve ihtişamlı oteli olarak yıllarca yerini korumuş. Haliç ve güzel bir gün batımı manzarasına sahip olan otel, sosyal aktiviteleri ve kültür faaliyetleri sebebiyle de Pera'nın küçük Avrupası diye anılırmış. Aynı zamanda ilklerin oteli diye bilinen Pera Palace, Osmanlı saraylarından sonra ilk elektriğin verildiği ve ilk akar sıcak suyun bulunduğu bir yapı olmuş.1. ve 2. dünya savaşı, İstanbulun işgali, Kurtuluş savaşı, Cumhuriyetin ilanı ve daha birçok tarihi olaya da tanıklık eden otel Paris'teki Eiffel kulesinden sonra elektrikli asansörün kullanıldığı ilk binaymış. Otel, Sirkeci Garı'na varan Avrupallılar için taht-ı revan ile taşıma hizmeti verirmiş. Bu tarihi taht-ı revanı otelin içini gezdiğiniz zaman görebileceksiniz. Geçmişinde çok defa el değiştiren, hatta çok sefer finansal zorluklarla karşılaşan otel 1930 yılında Atatürk'ün de ricasıyla, Lübnanlı işadamı Misbah Muhayyes tarafından satın alınarak iflastan kurtarılmış. Bu görkemli tarihi bina, Beyoğlu'nda Odakule' nin arka tarafında kalan Meşrutiyet Caddesinin üzerinde, Beyoğlu Öğretmenevine komşu ve Asmalımescit Sokağının bitiminde yer almaktadır. Otelden içeriye adım attığınız ilk anda güleryüzlü personelin kibar ve içten bir hoşgeldin tebessümüyle karşılanıyorsunuz. Hemen önünüzde beliren kırmızı kadife halı kaplı basamakları çıktıktan sonra karşınıza çıkan kubbeli salonun muhteşem mimarisi ve dekorasyonu filmlerde gördüğünüz o eski Pera günlerindeki ihtişamı birebir yansıtıyor. Her bir köşesi ayrı ayrı keyif veren bu salonda akşamüstü başlayan çay saati esnasında canlı piyano dinletisine denk geldiyseniz, o anların bitmesini hiç istemiyorsunuz. Ailenizi veya özel bir misafirinizi ağırlamak ve onlara değişik bir gün yaşatmak için Pera'da çay saati ideal bir seçim olabilir. Zamanın Cumhuriyet balolarının bir çoğunun Kubbeli salonda yapılmış ve otelde sıkça konaklayan ulu önder Atatürk'ün bu salonda vals yapmış olması çay saatinize apayrı bir duygu katıyor. Sanki onların ayak seslerini duyar gibi oluyorsunuz.
1917 yılından sonra Atatürk'ü de pek çok kez ağırlayan Pera Palace otelinde Atatürk hep 101 no' lu odayı tercih edermiş. Bu odayı evi gibi benimsemiş, defalarca konaklamış ve önemli misafirlerini bu otelde ağırlamış. Müze otel statüsünde olan Pera Palace' ta 15:00-16:00 saaatleri arasında gerçekleştirebileceğiniz Atatürk'ün oda ziyaretini mutlaka yapmanızı öneririm. Yatağı, dolapları, madalyaları, şahsi esyaları, 10 Kasım 1938 tarihli gazeteler ve misafirlerini ağırladığı koltuk takımının bulunduğu odada beni en çok etkileyen eşyalardan biri Ataturk'e ölümünden dokuz yıl önce bir Hint prensesi tarafından hediye edilen ve bir medyum tarafından elde özel olarak dokutulduğu iddia edilen ipek dokumalı secccadedir. Çerçevelenmiş bu seccadeyi her görüşümde ve hikayesini her dinlediğimde fazlasıyla duygulanıyorum. Seccadenin üzerine on adet kasımpatı çiçeği ve Atatürk'ün beyin ölümünün gerçekleştiği 09:07 yi gösteren bir saat işlenmiş. Çevresi ise yas tutabilen hayvanlar olan fillerle kaplı. Özetle bu hediye Atatürk'ün ölüm tarihini çok öncesinden detaylarıyla anlatan bir dokumadan ibaret. Gidip görmelisiniz, etkilenmemek elde değil. O döneme ait sevdiğim başka bir hikayeyi sizlerle de paylaşayım. İstanbul işgal altındayken, dönemin İngiliz işgal kuvvetleri komutanı Harrington ve yine o dönemin genç bir subayı olan Atatürk aynı anda Pera Palace oteli'nde konaklarken ve balo salonunda yemeklerini yerken işgal kuvvetleri komutanı genç subayın Çanakkale savaşı kahramanı Musfa Kemal oldugunu öğrenmiş ve garsonla mesaj ileterek masasına davet etmiş. Belki o esnada bile aklında Kurtuluş savaşını planlayan Mustafa Kemal ise yine garson kanalıyla kendisine kararlı bir cevap göndermiş, ' burada ev sahibi olan biziz, kendileri ise misafirdirler, dolayısıyla onların bu masaya gelmeleri ve bizim kendilerini ağırlamamız gerekir. Pera Palace'ın koridorları Atatürk'ün yanısıra dünyaca ünlü cumhurbaşkanları, bürokratlar, düşesler, baronlar, yazarlar, sanatçılar, liderler, aktörler ve aktrislerin izleriyle dolu. İsmet İnönü, Adnan Menderes, Eski ingliz kralı 8. Edward, Fahri Korutürk, Eski Fransa Cumhurbaşkanı Valery Gscard D'estaing, Abidin Dino, Jacquelinn Kennedy, Greta Garbo bunlardan sadece birkaçı.
İçlerinden bir tanesi ise ünlü polisiye yazarı Agatha Christie.Kendisinin konakladığı 411 no'lu oda ve içindeki sır ise günümüze kadar gelmiş. 'Orient Express'te Cinayet' adlı ünlü romanını Pera Palace'ın 411 nolu odasında kalırken yazdığı iddila edilen Agatha Christie'nin onbir günlük kayboluşu ölümünün ardından bir sır perdesi gibi Pera Palace' ta aralanmış. Bir medyumun iddia etmesi sonucu yapılan incelemede kendisine ait olan günlüğün anahtarı döşemelerin altında bulunmuş. Fakat günlük bulunamadığı ve anahtar yazarın hayatını film yapmak isteyen firmaya teslim edilmediği için Agatha Christie'nin yaşarken kayıp geçen onbir günlük dönemi hala aydınlatılamamış. Adını ünlü yazardan alan Agatha Restoranı'nın menüsünden ne seçerseniz seçin beğeneceğinize eminim. Şef ve de sunum oldukça başarılı.Konaklamak isteyenler için odalar ferah ve güzel dekore edilmiş.Yenilenen SPA'sı ise kesinlikle denemeye değer.
Pera Palace'ın bana en çok keyif veren köşesi 'Patisserie de Pera' adlı pastanesi. Dekorasyon kraliçesi diye anılan ünlü bir İngiliz dekoratör tarafından tasarlanan bu harika pastanenin hem ortamı hem de lezzetleri harika. Pera döneminin lüks pastanelerini yansıtan, pastaneleriyle ünlü Fransa'daki çoğu mekandan çok daha güzel ve keyifli olan 'Patisserie de Pera' da saatlerce oturup vakit geçirseniz bile sıkılmıyorsunuz. Özel tasarımlı masanıza kurulup da, otelde özel olarak üretilen değişik tatlardan bir tanesini kahve eşliğinde masanıza rica edip, güleryüzü ve kibarlığıyla bana göre oranın vazgeçilmez kişisi olan Nurten Hanım'ın getireceği gümüş takımlarla beraber yemeye koyulduğunuzda keyfinize doyamayacaksınız.Ve eminim o anda siz de benim gibi düşüncelerinizde o dönemin Pera'sına doğru güzel bir yolculuğa çıkacaksınız.