Zaman tüneline girmişçesine ortaçağa doğru keyifli bir yolculuğa çıkmak isterseniz, Fransa’nın şaraplarıyla ünlü Burgundy (Bourgogne) diye anılan bölgesi ideal bir tercih olacaktır. Burgundy hem birbirinden güzel şarap bağları, hem şirin mi şirin kasabaları hem de görkemli şatoları ile adeta görsel bir şenlik. Gördüğünüz her yerleşim yeri ve geçtiğiniz yollar sizi bir masal ortamından başka bir masal ortamına götürüyormuşçasına ayrı ayrı keyif almanızı sağlıyor. En etkileyici tarafı ise mimarisine hayran olduğum bina ve sokaklarının, tarihsel dokusunu hiç kaybetmemesi. Ayrıca, gezeceğiniz diyarlarda doğanın her tonuna fazlasıyla doyacağınıza hiç şüpheniz olmasın.
Böyle bir serüven için bir hafta ayırmanız yeterli. Araç kiralamak ise bu gezinin olmazsa olmazı, bu sayede birbirine yakın bir çok yeri rahatlıkla görme şansınız olabilir. Uçakla ‘Lyon’ havaalanına indikten ve araç kiralama işlemlerinizi alanda kolayca tamamladıktan sonra (mutlaka navigasyonu olan bir araç olmalı) Burgundy öncesinde mutlaka görülmesi gerektiğini düşündüğüm ‘Annecy’ kasabasına doğru 1,5 saat sürecek olan yolculuğunuza artık başlayabilirsiniz.
Annecy, Fransa’nın Güney doğusunda ve Lyon şehrine 145 km uzaklıkta çok güzel bir şehirdir. Eski şehrin merkezindeki Thiou nehrinin çevresindeki cafe ve restoranlarda oturup da çevrenizi incelediğinizde kendinizi bir yağlı boya tablosunun içinde zannedebilirsiniz. Dolaştıkça sokaklarıyla, dükkan ve cafeleriyle keyifinize keyif katan bu harika şehirde ‘Les Tresoms’ otelinde konaklamanızı tavsiye ederim. Çünkü aracınızla merkezden sadece on dakika süren bu otel Annecy gölüne ve dağların kucakladığı Annecy manzarasına tamamen hakim konumdadır.
Les Tresoms Otelinden görüntüler
Otelin yemyeşil teraslı bahçesinde veya terastaki camekanlı SPA sında oturup da o doyumsuz dağ ve göl manzarasını seyre dalarsanız canınız şehre bile inmek istemeyebilir. Oysa Annecy’de sizi bekleyen başka güzellikler de var.
Annecy’nin eski şehri kadar, göl kenarındaki uzun parkurunu dolaşmak da çok keyiflidir. Birbirinden lezzetli Fransız fırınlarından (boulangerie) alacağınız harika sandviçleriniz ile göl kenarında kendinize küçük bir piknik imkanı yaratabilirsiniz.
Annecy
Fransa’nın krepçileri meşhurdur. En lezzetlilerinden iki tanesi de kanımca bu sevimli kasabada bulunuyor. Bunlardan bir tanesinin adı Le Chalet a Crepes. Burası merkezde, Rue Vaugelas caddesinde küçüçük bir dükkan, oturacak yeri yok, krepi elinize alıp gidiyorsunuz ancak insanları ayakta sıraya dizecek kadar da lezzetli. Erken giderseniz tuzlu krepleri de bitmeden yakalarsınız ancak ben öncelikle tatlı olanları öneririm. Diğer enfes krepçi ise eski şehrin içinde, Rue de L'ile caddesinde. Adı ‘La Creperie Bretonne’. Burası masanıza servis yapan şirin bir restoran, menüde her çeşit krep seceneği mevcut, önce tuzlulardan sonra da tatlılardan damak zevkinize göre arka arkaya ve mutlaka tatmalısınız.
La Creperie Bretonne’un eşşiz krepi
Annecy’nin merkezindeki Rue Royale ve Rue Carnot caddelerinde dolaşırken hem küçük butiklerinden alışveriş yapabilir hem de cadde üzerindeki cafelerde içeceklerinizi yudumlayabilirsiniz. Rue Carnot adlı caddenin köşesindeki Chocolats Confisserie bunlardan sadece bir tanesi.
Nehir kenarında olmasa da Place Sainte Claire adlı meydandaki La Grand adlı cafede kahve içip gelip geçeni seyretmek de farklı bir keyif veriyor.İlla da eski şehrin oradaki Annecy gölüne dökülen Thiou nehrinin kıyısında birşeyler içmekte ısrarlıysanız, Café Des Ducs adlı brasseride oturup yağlı boya resim gibi duran şehir meydanını doyasıya izleyebilirsiniz. Veya eski kemerin köşesindeki Captain Pub da oturmak da aynı keyfi verecektir.
Captain Pub
En estetik yapılardan biri 12. yüzyıldan günümüze kadar gelen nehrin üzerindeki ‘ The Island Palace’ adlı müzedir. 14. yüzyılda hapishane ve daha sonra da adalet sarayı olarak kullanılan tarihi binayı gezdikten sonra hemen arkasındaki küçük meydanda bulunan Passage de L’ile nin oradaki Café des Arts ‘da birşeyler yudumlamanızı öneririm.
'The Island Palace'
'Café des Arts'
Akşam yemeğinizi Rue Du Paquier caddesindeki ‘L'etage’ isimli Fransız lokantasında yemelisiniz. Burası tarihi bir binanın ikinci katında hem dekorasyonuyla hem de menüdeki seçenekleriyle tipik bir Fransız lokantası. Klasikleşmiş Fransız yemeği olan ‘ fondue with truffle mushrooms’ (truff mantarlı fondue) ve ‘ raclette from Haute Savdie’ (raklet) tatmak için doğru bir adrestesiniz. Başlangıç için eğer seviyorsanız ‘snails from Philippe Heritier’ (salyangoz) ve bitiş için de tipik bir Fransız tatlısı olan Crème Brulee’yi denemenizi tavsiye ederim.
L'etage
|
|
Creme Brulee | 'Fondue with truffle mushrooms’ (truff mantarlı fondue) |
Annecy’nin çevre kasabaları da Annecy’nin içi kadar keyifli. Gölün çevresinde aracınızla yapacağınız bir tur bile bölgenin ne kadar yeşil ve seyredeğer olduğunu anlamanız için yeterli.
Vaktiniz varsa Annecy’nin çevresinde iki yeri mutlaka görmenizi öneririm. Bunlardan ilki ‘Chateau de Menthon'. Merkeze yaklaşık yirmi dakika uzakltıkta olan bu şato harika bir konuma sahip. Sadece manzarasını fotoğraflamak ve Annecy’e tepeden bakmak için dahi gitmeye değer.
Diğer görülmeye değecek yerlerden biri ise Talloires köyü. Annecy’e yarım saat mesafede ve göl kenarına bulunan Talloires köyü, evleri, sokakları ve dinginliğiyle harika bir köy. Kasabanın içine gelince gölün kenarına indiğinizde çektiğiniz fotograf adeta bir kartpostaldan farksız.
Talloires
Hani insan kalakalmak ister ya, işte buranın öyle bir dinginliği var. Bu güzelliği yukardan görmek isteyenler için yamaç paraşütü de seçenekler arasında. Talloires de birşeyler yudumlamak isterseniz sokaklarının arasındaki Le Comptoir de Sebastien adlı cafeyi tercih edebilirsiniz. Bu seyahatte, Annecy ve civarı için iki gününüzü ayırmanız yeterli.