Hani adalar İstanbul’un incisidir, gözbebeğidir derler ya, bence tam da öyle. İstanbul’a bu kadar yakın ama bir o kadar da soyutlanıp kafa dinleyeceğiniz daha yakın bir yer biliyor musunuz? Kafa dinlemek diyorum çünkü bildiğiniz gibi Adalar da vasıta yok, egzos dumanı yok, dört tarafı denizle çevrili olduğu için iyotu bol, daha ne olsun… Adalar’ın hepsi ayrı ayrı güzel ama içlerinde özellikle bir tanesi var ki bence gerçekten keşfedilmeye değer. Bu ada Heybeli… Eski adıyla Halki, İstanbul Prens Adalarının en yeşil adasıdır. Bu sebeptendir ki senatoryum binası da yıllarca oradaydı, ne yazık ki artık faaliyetini adada sürdürmüyor.
Heybeli adanın iskelesine ayak bastığınız an karşınıza sıra sıra restoranlar ve kahveler çıkar. Hemen arka sokakta çarşı başlar. Büyük Rum Kilisesi Aya Nikola (Ayios Nikolaos) da çarşının içindedir. Çarşıdan devam edip de yürüyünce eski bir konak olan Halki Palace oteline geldiğinizde, otelin o muhteşem verandasında mola vermeden ada turunuza devam etmeyin derim. Şöyle keyifli bir Türk kahvesini o muhteşem manzaraya karşı yudumladıktan sonra Heybeli’nin en yeşil alanlarında yürüyüşünüz başlar. O güzel denizin ve yeşilin keyfini çıkarırken karşınıza Terki Dünya manastırı çıkar. Burada mum yakıp da dilek dileyenlerin dileklerinin gerçekleştiğine dair hikayeler vardır. Biraz daha yürüdükten sonra benim çok sevdiğim Çamlimanı bölgesine gelirsiniz. İşte burada bulduğunuz ilk bankın üzerine oturup adanın arkasına düşen o eşsiz manzaraya karşı seyre dalıp kafanızı boşaltmanızı öneririm. Çamlimanı, Heybeli’nin saatlerce otursam sıkılmam dediğim bir noktasıdır. Adanın çevresinde tam turunuzu bitirip de canınız bir şeyler yemek isterse rıhtımdaki restoranlardan birini tercih edebilirsiniz.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın adadayken yaşadığı evi ve eşyalarını mutlaka gezmelisiniz. İnanması zor ama kendisi tığ işini çok seven bir kişiymiş, eserlerini görebilirsiniz.
Heybeliada’nın en güzel noktasında bulunan Rum Ortodoks ruhban okulu yıllardır aktif olmamasına rağmen sanki her an açılacakmış gibi bakılmaktadır. Heybeliada’nın fethinden sonra Rum nüfusunun başlıca dini eğitim merkezi olan, din adamı adaylarının Yunanistan ve Rumlar’ın bulunduğu yerlerden okumaya geldikleri bu okulun bahçesi ve içi gerçekten gezmeye değer.
Adaya gitmişken Atatürk'ün İsmet İnönü'ye ev eşyalarını hediye ettiği ve su anda müze olarak ziyarete sunulan evi de mutlaka gezmenizi öneririm.
Adada yapılacak en keyifli aktivitelerden bir tanesi de bisiklet kiralayıp tüm adayı dolaşmaktır. Yorulmak istemezseniz, rıhtımdan bineceğiniz faytonlar da size tam tur keyfini nostaljik bir şekilde yaşatacaktır. Bunlardan hiç birini yapmazsanız bile adanın sokaklarını keşfe çıkıp, o güzel sokakları, evleri, konakları seyredebilirsiniz. O eski ama bir o kadar güzel konaklar sanki geçmişten birer hikaye anlatmak istermiş gibi hala dimdik ayakta dururlar.
Kalınacak yer ile ilgili tek önerim Halki Palace Oteli’dir. Özellikle belli odalarında karşılaşacağınız neredeyse 360 derecelik manzara insanı durduk yerde şair yapacak güzelliktedir.
Heybeliada da yapacak veya görecek şeyler yazmakla bitmez. Gidip keşfetmek lazım. Sayısı gittikçe azalan klasik şehir hatları vapuruna binip de, İstanbul’a doğru baktığınızda, vapurun arkasında bıraktığı denizin köpükleri de sizin İstanbul’da o an için bıraktığınız dertleriniz ve tasalarınız gibi geride kalmıştır adeta. Kendinizi bu güzel duygudan mahrum etmeyin nolur.